Su Kirliliği Nedenleri
Coğrafi konum olarak su kaynakları bakımından zengin bir konumda yaşamaktayız. Her yıl yüzlerce turist ve yerli halk denizlerimize akın etmekte. Peki biz su kaynaklarımıza yeterince değeri önemi gösteriyor muyuz? Coğrafi konum olarak iyi denecek derecede yağış almakta olan ülkemiz, kurak bölge sayısı oldukça az olan bir bölgededir. Tatlı ve tuzlu kaynaklarını bir arada barındıran ülkemiz ekolojik canlılığı da oldukça yüksek seviyede barındırmakta. Peki miras değerinde değerli olan bu suya neden yeterince değer göstermiyoruz? Su zengini olduğumuz için azlığını görmeden suya hakettiği önemi vermeyecek miyiz? Her an musluğunuzu açtığınızda midenizi bulandırmayacak seviyede temiz suyu elinizin altında bulmanız mı size suyun değerini hatırlatmıyor? Yoksa su kirliliğinden kaynaklı hastalıkların oran olarak ülkemizde yok denecek kadar az seviye de olması mı? Şebeke sularının arıtılıp temiz suya dönüşmesi de tabiki temiz ve sağlıklı suya ulaşmamız da büyük bir etken. Su bakımından oldukça zengin bir durumda olmamız bizi hem ticaret hem su sporları hem de turizm yönünden oldukça iyi etkiliyor. Peki su kirliliği neden ortaya çıkıp bir tehdit oluşturuyor?
Tüm bu sorulara cevap verecek olursak birkaç neden sıralayabiliriz... Ama önce su kirliliğinin kısa bir tanımını yapalım; Su kirliliği suyun fiziksel, biyolojik ve kimyasal olarak kirlenmesi demektir. Su kirliliğine birçok kaynak neden olabilmektedir. Hava ve toprağın kirlenmesi, insanların buna katkısı ve birçok neden daha vardır.
Havanın ve toprağın da kirlenmesi, suyun dolaylı yoldan kirlenmesine neden olur. Su kirliliği evsel ve endüstriyel olarak iki grupta toplanabilir. Evsel atık, biz ev halkının ve suyu üretimde kullanmayan tüm iş yerlerinin ürettiği atık sudur. Su kirliliği denilince çoğu zaman akla önce endüstriyel kirlilik gelmektedir. Gözümüzün önüne derelere pis su deşarj eden fabrikalar gelmektedir. Ancak, evsel atık olarak nitelendirilen atıkların da su kirliliğinde rolü büyüktür.
Kirlenen denizlerde azalan oksijen ve ölü hayvan leşleri nedeni ile koku ve kirlilik her saniye artacaktır. Soluduğumuz oksijenin %70’ini suda yaşayan planktonlar üretir. Su kirliliği arttıkça sudan gelecek oksijen miktarı da kısıtlanacaktır. Bu nedenle havada ve karada yaşayan insanlar da dahil tüm canlıların oksijensizlikle yüzleşmesi gerekmektedir. Su kirliliği yaşamın sonunu getirebilecek bir sorundur aslında. Oksijen kirliğine ve ekolojik dengede bozukluğa yol açan bu durum önüne geçilmezse geri dönüşü olmayan sorunları beraberinde getirecektir. Endüstriyel kuruluşların atıklarının arıtılmadan akarsu ve göllere verilmesi veya bu atıkların toprağa gömülmesi sonucu bu atıklar yağmur sularına karışarak yeraltı sularının kirlenmesine sebep olmakta. Özellikle büyük şehirlerde kurulan sanayi fabrikalarının sıvı ve katı atıklarının da su kirliliğine neden oldukları bilinmektedir. Ayrıca, sanayileşmenin gelişmesi ile şehirlere göç olayı daha da hızlanmış, bunun sonucunda da hızlı ve düzensiz kentleşme ortaya çıkmıştır. Şehirlerdeki nüfus artışı ve buna bağlı olarak kentleşmenin yarattığı atıkların artış göstermesi, tarımsal mücadele ilaçlarının ve kimyasal gübrelerin bilinçsizce ve kontrolsüz kullanımı da göz önüne alındığında “su kirliliğine” etki eden unsurların önemi ortaya çıkmaktadır. Deniz ve göl kenarı gibi ortamlara yakın kurulan büyük şehirlerde evsel atıkların fazlalığı göz önüne alınırsa, kirlenmenin buralarda önemli boyutlarda yaşandığı açıkça görülebilir. Su kirliliğini oluşturan diğer etmenlerin başında lağım suları, petrol atıkları ve nükleer atıklar, kimyasal kirleticiler ve tarımda verimi artırma amacıyla kullanılan doğal ve yapay maddeler, tarım ilaçları ve radyoaktif atıklar yer almaktadır. Bu atıklar arıtılmadan su ortamlarına boşaltıldıklarında ya da bu atıklarla kirlenen topraklardan sulara taşındıkları zaman su kirliliğine neden olurlar. Bir çoğumuzun hatırlayacağı gibi Halkalı semtinde yıllarca hastalık ve şikayetlere yol açan evsel atıkların biriktirilmesi bir süre gündem olmuş ve terkedilen tercih edilmeyen ilçe olarak ön yargıya itilmemize sebep olmuştu. Veya hatırlarsanız Haliç nehri bir süre önce kötü kokuların salındığı ve insanların uzak durduğu bir yer olmuştu. Peki biz tüm bu saydıklarımız için önlem almazsak geleceğimizin şu an temiz olan Haliç veya Halkalı semtinden ne farkı kalacaktır?
Özellikle tarımsal alanlarda üretimi artırmak amacıyla kullanılan kimyasal gübreler, böceklerle savaşmakta kullanılan bir takım kimyasal zehirler yağmur suları ile toprak altına geçerek yeraltı sularının kirlenmesine sebep olabilmektedirler. Su kirliliği tüm canlıların sonunu getirebilecek oldukça büyük bir sorundur. İnsanlık olarak farkındalık yaratmalı ve SU KİRLİLİĞİNİN önüne geçmeliyiz.
Blogger: Şeyda Ayaz