Pet şişelerdeki tehlike!
Hayatımızın her anında ulaşım kolaylığı sağlayan, her istediğimizde ulaşabildiğimiz için sıkça kullandığımız pet şişeler farkında olmadan geri dönüşü olmayan sorunlara yol açıyor. Her an bir köşe başında ya da her markette ulaşabildiğimiz için bize kendini benimsetmiş bu şişeler çevreye verdiği zararla da zararın etki alanını genişletiyor. Çoğumuzun fark etmediği şey, şişelenmiş suyun, sadece musluk suyundan başka bir şey olmadığıdır. Çünkü çeşme suları şişelenmiş sulardan daha sık kontrolden geçmekte. Bu nedenle, şişelenmiş sudan içtiğimizde, kendimizi daha fazla kimyasal maddeye maruz bırakıyoruz. Bir kaptan içilebilecek en sağlıklı su kendinizin arıttığı ve cam içerisinde depoladığınız sudur.
Hazır pet şişelerde bulunan ‘BPA’ veya ‘bisfenol’, östrojeni taklit eden bir kimyasaldır. Öğrenme ve davranış sorunları, değişmiş bağışıklık sistemi işlevi, doğurganlık sorunları gibi sağlık bozukluklarını ortaya çıkarır ve kızlarda erken ergenlik çağını başlatır, sperm sayısını azaltır, prostatik ve meme kanserini ise arttırır. Plastik şişelerde bulunan bir diğer kimyasal ise ‘ftalatlardır’. Bunlar doğada endokrin bozuculardır ve azaltılmış sperm sayısı, testis atrofisi ve karaciğer kanseri gibi çok çeşitli gelişimsel ve üreme yan etkileri ile bağlantılıdır. Herhangi bir sebepten bozulan salgı sistemi(endokrin) ise günümüzde giderek daha sık karşılaştığımız metabolizma hastalıklarının başlıca sebebidir.
Bu şişelerin yapıldığı kimyasalların yanı sıra, şişelenmiş su içtiğimizde, kendimizi temelde suyun zehirli kirletici maddeleri olan florür, klor, arsenik, alüminyum ve benzeri tehlikeli maddelere maruz bırakıyoruz. Şişelenerek satılan suların neden son kullanma tarihi bulunduğunu hiç düşündünüz mü? Sebebini şu şekilde açıklamak yanlış olmayacaktır: yayınlanan son çalışmalara göre, şişe su firmalarının yarısı sularını musluk suyu ile doldurmakta. Çünkü şişelenen sular da musluk sularından filtrelenen ama filtrelerin temizliğine önem gösterilmeyen ürünlerdir. Ömürlerinin korunması ve pet şişe içerisindeki plastik tadının suya geçmesini engellemek için şişelerin yapımında kullanılan ‘fenol’ ler sıcağa maruz kalan su dolu şişelerde açığa çıkarak birçoğu hastalığa sebep oluyor. Şişelere verilen Pet isminin nereden geldiğini merak ediyorsanız cevabı basit. Kullanılan plastiğin isminden Polyethylene tetrapythalate den geliyor. Hem insanlara hem de hayvanlara zarar verebilen bu plastikler bizi tehdit altına alıyor.
Bu şişelerin tek kullanımlık olması ise sizi yanıltmasın. Evet, damacanayla kıyaslandığında daha az tehlikeli olduğu bir gerçek fakat bu şişelerin atılması da ciddi bir çevresel tehlike oluşturur. Bu şişeler üretilirken, etkili olan toksik emisyonlar ortaya çıkar. Bunları imha ederken plajlar, yol kenarların, boş alanları ve toprak dolguları kullanılır. Bu plastik yığınları, gezegenimizi bir çöplüğe çevirerek ayrışmadan yıllarca birikir. Toksinlerin aşırı dozundan kaçınmasını önlemek için, kendinizi üreticilerin şişe suyu için kullandıkları plastik konusunda bilgilendirin. Şişenin dibine baktığınızda size ne tür bir plastik kullanıldığını gösterir. Her şişenin dibinde bir reçine kodu vardır. Bizler bu harflerden pek bir şey anlamasak ta onlar bize çok şey anlatıyor.
1. PET ya da PETE: PET ya da PETE olarak geçen bu plastik en yaygın kullanım oranına sahip. Fakat tek kullanıma uygun tasarlandıkları için, tekrardan doldurup kullandığınız takdirde suya ağır metaller ve çeşitli kimyasallar karışabiliyor ve böylece kullanan kişinin hormon dengesi dahi bozulabiliyor! Ayrıca bu şişeler doğada oldukça zor çözünüyor.
2. HDP ya da HDPE: Daha çok süt, deterjan, yağ muhafazaları, oyuncak ve plastik torbaların imalatında kullanılan HDPE ya da HDP, suya herhangi bir kimyasal karıştırmıyor ve su söz konusu olduğunda uzmanlar tarafından en tercih edilesi plastik olarak gösteriliyor.
3. PVC ya da V: PVC ya da V ismiyle şişelerin altında bulunan bu plastik, çoğunlukla yiyecek kapları, yumuşak materyaller ve oyuncaklar için kullanılıyor. Suya iki toksik materyal karıştırabilen bu plastiğin şişelerde kullanımı tavsiye edilmiyor.
4. LDPE: Suya herhangi bir kimyasal karıştırmasa da, bu plastiğin su şişesi olarak kullanılması yasak. Yine de eğer pakedinde bu plastiğin kullanıldığı bir gıda satın alıyorsanız iki kez düşünmeniz gerekiyor. Zira bu maddeler suya karıştırmadığı kimyasalları, gıdalara bulaştırabilme ihtimaline sahip.
5. PP: PP, sert ve hafif olmasıyla göze çarpıyor. PP ler Isıya karşı yüksek bir dirence sahip. Öyle ki, ısıtıldığında diğer plastiklerin aksine erimiyor. Bu da onu muhafaza ettiği ürün için iyi bir koruyucu yapıyor. PP, aynı zamanda gıdada yağlanma ve rutubeti engellemek için de ideal.
6. PS: PS, çok farklı amaçlarla kullanılan ucuz ve hafif bir plastik türü. Genellikle kullan-at tarzda bardaklar ve kaplar, yumurta kapları vs. için kullanılıyor. Isındığı zaman kanserojen bileşikler yayabiliyor. Bu yüzden uzun süreli kullanımlarda kesinlikle tavsiye edilmiyor.
7. PC, Diğer: Sporcu su şişeleri, biberonlar, yemek kaplarında kullanılan bu plastiğin, en tehlikeli ve uzak durulması gereken plastik olduğu söyleniyor. Karışık polikarbon materyallerden imal edildiği için geri dönüşüme uygun değil. Bunun da ötesinde, kullanımında BPA (Bisphenol A) kullanıldığı için yemeğe ya da içeceğe kimyasallar karıştırabiliyor.
Ayrıca şişe su yaparken doldurulandan daha fazla suya ihtiyaç duyulmakta. Örneğin, Uluslararası Şişelenmiş Su Birliğinin yaptığı çalışmalara göre, Kuzey Amerika’daki şişe su şirketleri, 1 litre şişe su üretirken 1,39 litre su kullanmakta.
Şimdi bir şişe su alırken 2 kere düşünün. Elinize aldığınız bu sular göründüğü kadar masum değil ve elinizde sizi zehirleyerek hayat kalitenizi düşüren bir şişe su tutuyorsunuz.